Perşembe Postası geldi! - 26.09.2024
Mugamag Blog: Yürüyen Kökler: Göç, Sally Rooney’nin son başyapıtı İnterzmezzo’yu okuyoruz, Mugama Ekim ayı atölyeleri, sonbaharın yeni kitapları ve dahası..
Bundan tam 30 yıl önce ekrana gelen Friends, hala dijital platformların en çok izlenen programı olmayı sürdürüyor. 30. yıl anısına bu listeyi buraya bırakıyoruz.❤️
Tabi bir de her şeyden önce yeni üyelerimiz ve hala aramıza katılmamış olanlar için Discord kanalımızın linkini şuraya bırakalım. Giderek büyüyen ve gerçekten bir sürü güzel şeyin, fikrin, önerilerin paylaşıldığı kanalımıza sizi de bekleriz, çok seviniriz!
Mugamag Blog’da bu hafta✍🏻
Yürüyen Kökler: Göç
Çağnur Denişik, Klinik Psikolog
“Göç, insanlık tarihinin mihenk taşlarından biridir. Yaşanan alan artık yaşama uygun olmadığında zorunlu ya da gönüllü çıkılan göç yolculukları, aslında insanın hayata tutunma biçimidir. Her insan, anne karnından başlayan bir göçle dünyaya gelir. Doğumun kendisi biriciktir fakat bir yerden bir başka yere hareket, yaşam boyu farklı alanlarda, farklı biçimlerde tekrar tekrar deneyimlenir.
Ait olunan yerden kopmayı gerektiren göç, temelinde bir kayıp içerir. Bu kaybın kişisel ve kolektif etkilerini incelemek bireysel ve toplumsal ruh sağlığı için önemlidir.
Farklı hikayelere sahip olsalar da göçmenler ortak bir kayıp duygusuna sahiptirler. Göçme eyleminin etkileri de kayıp duygusunun nasıl yaşandığıyla ilişkilidir. Kaybedilenin ardında kalan boşluk, akla yas kavramını getirir. Gitmek, kalmak, geride bırakmak ya da geride bırakılmak ruhsal açıdan, sevilen birinin ölümü gibi yaşantılanabilir. Özellikle zorunlu göçlerde, tehcirlerde, sürgünlerde ait olduğu yeri ve ona ait olanları aniden kaybeden göçmenler yas tutmakta zorluk çekebilirler.”
Yazının devamını okumak için aşağıdaki butona tıklamanız yeterli.
Muga Book Club’dan Haberler - İntermezzo ve Salkım Sokak no:3📚📚


Muga Book Club’da Ekim ayı kitabımızı seçtik; Sally Rooney’nin yepyeni kitabı İntermezzo. Birbirine hiç benzemeyen iki erkek kardeşin arzu, çaresizlik ve olasılıklarla dolu yeni bir ara faslın eşiğindeyken gerçek sevgiyi ve hayatta anlam arayışını konu alan İntermezzo son yılların çok satan fenomen yazarı Sally Rooney’nin son eseri. Kitap tüm dünyayla birlikte bu hafta Türkiye’de Can Yayınları’ndan satışa çıktı.
Muga Book Club Eylül ayı kitabımızın “Salkım Sokak no:3”’ün zoom buluşmasında İclal Aydın’ın da aramızda olacak. Şimdiden takvimlerinizi kapatın deriz. ❤️
Buluşma bilgilerini aşağıda ve web sitemizde bulabilirsiniz.
3 Ekim Perşembe / 20.00-21.40
Zoom linkine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Meeting ID: 876 5045 4580
Passcode: mugabook
MUGA ZOOM TALKS #10 ve #11 💬💬
(Üyelerimize özel ve ücretsiz)


Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı❤️
9 Ekim Çarşamba / 20:00 - 21:30 / Zoom
Moderatör: Biyolog, Embriyolog Neslihan Şeker
İnfertilite nedir? Tüp bebek nedir ve kimlere uygulanabilir?
Tüp bebek öncesi ve sonrası aşamaları nelerdir?
Tüp bebek ve üreme sağlığında doğru bilinen yanlışlar nelerdir?
Tüp bebek başarısını artıran ve azaltan faktörler nelerdir?
Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Çocuk İstismarı Gerçeği ❗
15 Ekim Salı / 20:00 - 21:30 / Zoom
Moderatör: Gazeteci, Yazar Sinem Nazlı Demir
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddetin ardındaki nedenler neler?
Kadın cinayeti haberlerinde medya dili toplumu nasıl etkiliyor?
Türkiye’deki çocuk istismarı vakalarının boyutu ne?
Çocuk istismarı haberlerinde kullanılan dilin topluma etkisi ne kadar fark ediliyor?
“İlk kitabın yayımlanınca sana ne oldu?”
Hatırlarsanız Mugamag üyeleri olarak geçen sene Şubat ayında Hikmet Hükümenoğlu’nun Harika Bir Hayat kitabını okumuştuk. (Kendisinin de katıldığı zoom buluşmamızda olmayanlar için linkini şuraya bırakalım.) Ekim ayında çıkacak yeni kitabı Sonra Gözler Görür’ü okumak için de ayrıca sabırsızız!
Bir diğer çok sevdiğimiz yazarlardan Melisa Kesmez’in Fayn’da yaptığı “Sana ne oldu?” başlıklı serisinin son konuğu Hikmet Hükümenoğlu oldu ve sorusunu bu kez de şöyle yöneltti: “İlk kitabın yayımlanınca sana ne oldu?”
Bu keyifli söyleyişiden ufak bir kısmı sizlerle paylaşıyoruz;
- Hayat hakkındaki duyguları, izlenimleri anlama ve aktarma güdüsü çocukluktan kalma çoğu kez. Yazarlığı besleyen kaynaklardan biri kesinlikle bu olmalı. Hikmet’in yazma yolculuğunun arkasında nasıl bir motivasyon olduğunu merak ediyorum. Onu yazan kişi yapan şey ne olmuş olabilir?
“Yazmak beni sakinleştiriyor ve bazen kafamı kurcalayan şeyleri çözmeme imkân sağlıyor. Ama en başta kendimi eğlendirmek için yazıyorum. Oyun oynamayı, dünyalar kurmayı çok seviyorum. Okumaya aşırı meraklı bir çocuktum ve o zamandan beri hikayeler beni hep büyüledi. İnsanları esir alıp, izlediğim korku filmlerini sahne sahne anlatırdım mesela. Yıllar önce yazdığım bir kitabı rafta görmek hayali kurardım, şimdi yeni bir defter açıp masaya oturmak hayallerimi süslüyor.”
-Peki yazmak eyleminin hayatına girdiği en eski zamanı hatırlıyor mu acaba? Bir şeyleri kaydetmeye, anlatmaya ne zaman başlamış olabilir?
“Tam hatırlamıyorum ama dört-beş yaşında yazdığım çizgi romanlar var, saklamışlar. O yaş için fena değiller, karakterler çöp adam olsa da en azından giriş-gelişme-sonuç işini kendi kendime çözmüşüm. Bir de ortaokul yıllarında okul dergisi için şiirler ve öyküler yazdığımı hatırlıyorum.”
-Peki bir kitap yazma fikri ne zaman gelmiş aklına?
“İşsiz kalıp ne yapacağıma karar vermeye çalıştığım bir dönemde yazar olmak istediğimi fark ettim ve kendimi denemeye karar verdim. Bir yıl süre koydum, eğer bir roman yazıp yayımlatabilirsem ne güzel, yoksa başka bir meslek arayacaktım. Olaylar böyle gelişti.”
Yazının tamamı için buraya tıklayabilirsiniz.
Sonbaharın yeni kitaplarına hazır mısınız?
Can Yayınları Türk edebiyatında oldukça güçlü ve önemli isimlerle sezonu karşılıyor. Yekta Kopan’ın yeni öykü kitabı Belki Yaz Erken Gelir bu sezonda okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Hikmet Hükümenoğlu’nun merakla beklenen polisiye romanı Sonra Gözler Görür, Oya Baydar’ın Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı ekim ayı listesinde yer alıyor. Sally Rooney’nin merakla beklenen son kitabı Intermezzo tüm dünyayla aynı anda Can Yayınları etiketiyle raflarda yerini alırken Salman Rushdie’den Kişot, (Köpek romanı ile tanıdığımız) Pilar Quintana’dan Uçurumlar ve (İşte Böyle Oldu ve Sevgili Michele romanları ile çok sevdiğimiz) Natalia Ginzburg’dan Akşamın Sesleri, yayınevinin dünya edebiyatı kategorisinde yer alan eserlerden…
Yapı Kredi Yayınları’nın bu sezonki en büyük müjdesi Ahmet Ümit’in ekim ayında çıkacak yeni romanı olurken, listenin öne çıkanları arasında ülkemizde çok sevilen Jean Louis Fournier’nin Mon Petit Frere’i, Alberto Manguel’in Maimonides – Faith in Reason’ı, Murat Çelik’in Bazı Günlerin Sonu, Rachel Cusk’ın Parade’i YKY listesinde dikkat çekiyor.
Doğan Kitap’ta ise Çağan Irmak’ın Ayrılış novellası en dikkat çekenlerden. Dünya edebiyatında Haruki Murakami’den Şehrin Belirsiz Duvarları ile tüm dünya gibi bizde de Memeler ve Yumurtalar adlı romanı ile adını duyuran Mieko Kawakami’den Gece Yarısı Bütün Aşıklar da yıl bitmeden yayımlanacak. Tess Gerritsen’in Casus Sahili, Camilla Lackberg-Henrik Fexeus’un Tarikat romanı polisiyeseverlerle buluşacak. Beyin cerrahı Prof. Türker Kılıç’tan Daha İyi ve Güzel Bir Dünya Nasıl Kurabiliriz? ile Prof. Zuhal Baltaş ve Prof. Acar Baltaş’tan Stres ve Stresle Başa Çıkma Yolları yayımlanacaklar arasında.
Diğer yayınevlerinden çıkacak kitapları görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Hamilelik annelerin beynini tamamıyla değiştiriyor mu?
DW‘nin Nature Neuroscience dergisinde yayınlanan verilerden aktardığına göre bilim insanları, 38 yaşındaki sağlıklı bir kadının beyninin iki yıl boyunca inceledi ve beynin hamilelik sırasında nasıl değiştiğine dair ilk kapsamlı haritayı oluşturdu.
Çalışma, California Üniversitesi'nde nörobilimci Elizabeth Chrastil'in beynini hamileliğin başlangıcından itibaren doğumdan sonra iki yıl boyunca izleyerek gerçekleştirildi. Beynin sosyal ve duygusal işlevlerle ilgili bölgelerinde önemli değişiklikler gözlemlenirken, bu değişikliklerin bazıları doğumdan sonra da devam etti. Çalışma, hamilelik sırasında gri madde azalmalarının ve beyaz madde artışlarının beynin anneliğe adaptasyon sürecinin bir parçası olduğunu göstermiş oldu.
Gri madde, beynin bilgi işleme ve bilişsel işlevlerle ilgili bölgelerinde bulunuyor. Hamilelik sürecinde gri madde hacminde yaklaşık %4 oranında azalma gözlemlendi. Özellikle sosyal ve duygusal işlemlerle ilgili beyin bölgelerinde bu azalma dikkat çekiciydi. Ancak araştırmacılar, bu değişikliğin olumsuz olmadığını, aksine beynin annelik için hazırlandığı bir adaptasyon süreci olabileceğini vurguluyor.
Beyaz madde ise, sinir hücrelerinin sinyalleri uzun mesafelerde iletmesini sağlayan aksonlardan oluşuyor. Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde beyaz madde miktarında %10 oranında artış görüldü. Bu artış, beynin farklı bölgeleri arasındaki bağlantıların güçlendiğini gösteriyor. Bu bulgular aynı zamanda doğum sonrası depresyon gibi rahatsızlıkların anlaşılmasına yönelik gelecekteki araştırmalar için önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Haberin detayı için buraya tıklayabilirsiniz.
Tahtaya vurmak mı yoksa merdiven altından geçmek mi daha kötü?
Miami Üniversitesi’nde yapılan ve batıl inançların sebeplerini bulmaya çalışan bir araştırmanın sonucuna göre bu tür inanışlar tehlikeli ve kötü ihtimalleri bertaraf edebilme, kendini güvende hissetme ve doğaüstü olayları kontrol etme ihtiyacından besleniyormuş. Konuyla ilgili Miami Üniversitesi dini çalışmalar bölümünde profesör olan David Kling, "Batıl inançlar her şekil ve boyutta olabilir" diyor ve ekliyor "Yaşamın diğer alanlarında, insanlar batıl inançlı olduklarını kabul etmekten hoşlanmasalar da batıl inançlar mevcuttur ve aslında doğaüstü inançlara sahip oldukları fikrine karşı bile olabilirler."
Batıl inançlar, zihnin irrasyonel bir tutumu olarak tanımlanıyor; aslında hiçbir temeli olmayan ancak meşru davranış olarak kabul edilen bir inanç, eylem veya uygulama aslında çoğumuzda bir şekilde karşımıza çıkıyor. Araştırmalar, insanların dört koşul altında batıl inançlı davranışlar sergileme olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor: yüksek riskler, belirsizlik, kontrol eksikliği ve stres veya kaygı.
Hatta Profesör Kling, Nobel ödüllü ve fizikçi Niels Bohr’u Danimarka'daki evinde ziyaret ettiğini ve Bohr'un masasının üzerinde asılı bir at nalı gördüğünü söylüyor.
Bu arada unutmadan, bir de batıl inançlarla ilgili Google’ın “Arts & Culture” sitesine göz atın deriz. Mesela merdiven altından geçmenin kötü şans getireceği fikri nereden gelmiş olabilir?
“Merdiven altından geçmek istememe batıl inancının da Hıristiyan sembolizminde kökleri vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tan oluşan "Kutsal Üçlü", üç sayısının kutsal bir şeyle ilişkilendirilmesine yol açmıştır. Üçgen de üç tarafıyla birlikte kutsal sayılmaya başlandı ve merdiven elbette bir üçgen oluşturduğundan, doğal olarak o merdivenin altından geçmek Teslis'in kutsallığını yok etmek ve dolayısıyla cezaya çarptırılmak anlamına gelir.”
Haberin kaynağı için buraya tıklayabilirsiniz.
İran’da ahlak polisi devri kapanıyor (mu)?
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ahlak polisinin artık kadınları zorunlu başörtüsü konusunda rahatsız etmeyeceğini açıkladı. Bu açıklama, Mahsa Amini’nin ölümünün ikinci yıldönümünde yapıldı. Amini, 2022 yılında başörtüsünü doğru takmadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmiş ve bu olay, İran genelinde büyük protestoların fitilini ateşlemişti.
Pezeşkiyan, göreve geldikten sonraki ilk basın toplantısında, ahlak polisinin kadınları hedef almaması gerektiğini belirterek, bu konuda takipçi olacağını söyledi. Ancak bu açıklama, İran’da yürürlüğe girmesi beklenen ve başörtüsü kurallarına uymayanlara daha ağır cezalar getirmeyi amaçlayan Hicap ve İffet Yasası ile ilgili tartışmalarla çelişiyor. Bu yasa, kadınlara para cezaları, hapis ve iş hayatında kısıtlamalar gibi daha sert yaptırımlar öngörüyor.
Her ne kadar Pezeşkiyan reformist bir duruş sergiliyor gibi görünse de, BM'nin raporlarına göre İran’daki kadınlara yönelik baskılar devam ediyor. Hükümetin zorunlu başörtüsü yasalarına karşı çıkan kadınlara yönelik şiddeti artırdığı belirtiliyor.
Haberin kaynağı için buraya tıklayabilirsiniz.
Kısa haberler!






Ankara sonbaharın açılışını “Eve Dönüş Festivali” ile yapıyor. 28 Eylül’de gerçekeşecek festivalde tek bir biletle gündüz 12 atölye, gece ise dört farklı mekânda gerçekleşecek toplamda 10 farklı konsere giriş yapabileceksiniz. Bilet için buraya tıklayabilirsiniz.
Bu yıl 25. yaşını kutlayan Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın bu sezonunda, müzikseverleri bir çok konser bekliyor. BİFO 2024–2025 sezonunda Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde gerçekleşecek konserlerinde Hélène Walter, Alena Baeva, Chloe Ji-Yeong Mun, Marco Vergini, Marlis Petersen, Enrico Pace, Jan Mráček, Çağ Erçağ, Can Çakmur ve Ziyu He ile aynı sahneyi paylaşacak. Şef kürsüsündeki konuklarımız ise Laurence Equilbey ve Nil Venditti olacak.
23 kişilik bir LEGO ekibi, 8 bin 344 saat uğraşarak ve 342 bin 817 parça kullanarak “McLaren P1” adlı efsane yarış otomobilinin birebir ölçekli ve çalışan örneğini inşa etti. 768 adet LEGO motoru içeren model Silverstone Pisti’nde McLaren F1 sürücüsü Lando Norris tarafından test edildi. Video için buraya tıklayabilirsiniz.
İspanya Valencia Üniversitesi, genetik mühendislik ile geliştirilen “Altın Marul” normale kıyasla 30 kat daha fazla beta-karoten içeriyor. Vücudumuz bu antioksidan bileşeni A vitaminini üretmek için kullanıyor. Ayrıca görme, bağışıklık sistemi, hücre gelişimine faydasının yanısıra Alzheimer ve kansere karşı da koruyucu.
DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) teşhisi konan Nathalie Gouailhardou ile Damian Sofrevski tarafından kuruluan Neurode adlı girişimin geliştirdiği kafa bandı, günde sadece 20 dakika takıldığında DEBH hastalarında odaklanmayı kolaylaştırıyor, hafızayı güçlendiriyor ve güdüleri dengeliyor. Video için buraya tıklayabilirsiniz.
Wolfgang Amadeus Mozart'ın gençlik döneminde bestelediği tahmin edilen, daha önce yayımlanmamış kısa bir eser, Leipzig Müzik Kütüphanesi'nde gün yüzüne çıktı. Leipzig Belediye Kütüphanesi'nden yapılan açıklamada, yaylı çalgılar üçlüsü için yazılan ve yedi bölümden oluşan 12 dakikalık bu eserin, büyük ihtimalle 1760'ların sonlarına doğru bestelenmiş olduğu belirtiliyor. Araştırmacılar, el yazmasının Mozart’ın orijinal el yazısı olmadığını, ancak eserin yaklaşık 1780 yılında yapılmış bir kopyası olduğunu vurguluyor.
Eğer takip etmiyorsanız…
Instagram: @styleboom
Sürdürülebilir moda hakkında paylaşımlarda bulunan Burçin Akgün Ünaldı’nın (@styleboom) bu sayfasını görmüş müydünüz?
“Moda endüstrisi en fazla su kullanan 2. büyük endüstri. En temel kıyafetleri en ortalama sayılarla hesapladığımızda dahi giyinmek için harcanan suyun miktarı şaşırtıcı derecede yüksek, bu sayıyı bir de dürtüsel alışverişlerimizle yüzlerle, binlerle çarptığımızı düşünün. Maalesef ki su kaynakları da tüm diğer doğal kaynaklar gibi sınırlı ve bu sınırın ötesine geçmekle durmak arasında bir seçimi hemen bugün yapmamız gerekiyor💧🌎”


